Bilgisayar Mühendisleri Odası 2 Haziran 2012’de TMMOB 43. Olağan Genel Kurulu’nda alınan kararla kuruldu. 8 – 9 Eylül 2012 BMO 1. Olağan Genel Kurulu’nda meslektaşlarımızın desteği ve güveniyle, aldığımız görevi layığıyla yerine getirmeye çabaladık.
Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın kuruluş ve yapılanma dönemi olan süre olarak kısa tarihsel olarak uzun 1. Dönemi, Dünya’da ve Türkiye’de pek çok önemli gelişmeye sahne oldu. Tüm bu süreçte insandan, doğadan, emekten, demokrasiden ve özgürlüklerden yana duruşumuzu sürdürdük; politikalarımızı ve çalışmalarımızı bu eksende yeniden değerlendirerek ürettik.
Demokrat Bilgisayar Mühendisleri olarak kolektif çabayı, geniş katılımla ve tartışmalarla çalışmalarımızı şekillendirmeyi, ortak bir aklı ve iradeyi geliştirmeyi önemsiyoruz. Bugün sadece güncele dair faaliyetlerin ötesinde, yarına devredecek bir geleneği oluşturduğumuzun bilinciyle hareket ediyoruz.
Yine bu bilinçle, Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın 2. Dönemi için hazırlıklarımızı uzun zamandır sürdürüyorduk. Bu hazırlıkların önemli bir parçası da, elinizde tuttuğunuz bu kitapçıktır. Geçmiş döneme dair değerlendirmelerimizi ve geleceğe dair planlarımızı sizlerin katkılarıyla zenginleştireceğimizi; daha güçlü bir BMO, daha örgütlü Bilgisayar Mühendisleri için hep birlikte çalışmalarımızı sürdürmeyi umut ediyoruz.
[/et_pb_blurb][/et_pb_column][/et_pb_row][/et_pb_section][et_pb_section fullwidth=”off” background_color=”#cdd6c9″ inner_shadow=”off” parallax=”off”][et_pb_row][et_pb_column type=”4_4″][et_pb_blurb admin_label=”Değerlendirme” title=”Değerlendirme” url_new_window=”off” animation=”top” background_layout=”light” text_orientation=”center”] BMO’nun 1.Olağan Genel Kurulu’nun yapıldığı 2012 Eylül’ünden bu yana geçen dönem boyunca hem dünyada hem de ülkemizde oldukça önemli gelişmeler yaşandı. Meslek alanlarımızı doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren bu süreçten ne bilgisayar mühendisleri ne de onların meslek örgütü olan BMO bağımsızdı. [/et_pb_blurb][et_pb_toggle admin_label=”Dünya” title=”Dünyadaki Gelişmeler” open=”off”] Bu iki yıllık dönemde dünya izleme ve gözetim skandallarıyla çalkalandı. Edward Snowden’ın açıkladığı belgelerle; Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA)’nin Prism, XKeyscore, Tempora gibi küresel veri izleme programları aracılığıyla Google, Yahoo, Microsoft, Facebook gibi şirketlerin sağladığı hizmetleri kullanarak, milyonlarca kullanıcının bilgilerine ve mesajlarına ulaşabildiğinin ortaya çıkması, NSA’in kişisel bilgileri kullanıcılara karşı bir denetim, gözetim ve daha ötesi fişleme aygıtı olarak kullandığını ortaya koyuyordu. Julian Assange’ın kurucusu olduğu WikiLeaks üzerinden, Küba’daki Amerikan üssü Guantanamo’da esirlere yapılan muamele, Kenya’daki yargısız infazlar, Afganistan ve Irak Savaşı’ndaki sivil ölümlerine dair yayınlanan belgeler dünya gündemine oturdu. Bilginin iktidarların toplumlara hükmetmesinin bir aracı değil tüm insanlığa ait kamusal ve toplumsal bir olgu olduğunun en somut eylemi bu belgelerin İnternet ortamında yayımlanmasıydı. Dijital ortamdaki kamusal bilginin toplumdan saklanması, diğer yandan kişisel bilginin fişleme aracı olarak tehdit oluşturması, bilgiye yaklaşımın ve hâkimiyetin önemine işaret ediyordu. Başlamasında, yaygınlaşmasında ve yayılmasında İnternet ve yeni medyanın önemli araçlar olarak kullanıldığı Occupy(İşgal-Et) Wall Street eylemleri, İspanya ve Yunanistan başta olmak üzere AB ülkelerinde ve Brezilya’da ekonomik yaptırımlar nedeniyle başlayan eylemler, insanların sorunlarının temel kaynağı olarak sistemin kendisini gördüğünü gösteriyordu. Bu eylemler kapitalizm dışında bir çözüm arayışını ve başka bir alternatif yaratma çabasını ortaya koyuyordu. İşsiz olduğu için işportacılık yaparak geçimini sağlayan 26 yaşındaki Bilgisayar Mühendisi Tunus’lu Tarık el Tayyib Muhammed Buazizi’nin tezgâhının elinden alınmasına tepki olarak kendisini yakarak yaşamına son vermesi, Arap coğrafyasında baskıcı rejimlere ve yoksulluğa karşı isyanların da fitilini ateşledi. Tunus’ta başlayan bu isyanın çevre ülkelere sıçramasında ve örgütlenmesinde en önemli araç doğrudan yine İnternet ve sosyal medya olarak karşımıza çıkıyordu. Meslektaşlarımıza kadar uzanan işsizlik ve yoksulluğun yıkıcı etkisi ve buna dair tepkilerin yine bizim meslektaşlarımızca üretilen bilişim teknolojilerinin olanakları üzerinden örgütlenmesi, sorunun ve çözümün kilit noktasında olduğumuza da işaret ediyordu. “Arap Baharı” olarak anılan bu halk hareketleri başlangıcı itibari ile umut verici iken, çoğunun ABD ve AB ülkelerinin müdahaleleriyle eski yönetimleri aratır şekilde sonlanışı, umutların yeniden tükenişine neden oldu. Benzer şekilde Suriye’de ABD ve AB’nin müdahalesiyle başlayan /süren iç savaş, komşumuz olan bir ülkenin sadece yönetiminin değil sınırlarının da kanlı bir şekilde yeniden şekillenmesine doğru gidiyordu. Yine İnternet ve bağlısı sosyal medya bu savaşa dair hem bir enformasyon hem bir dezenformasyon aracı olarak taraflar tarafından kullanılıyordu. Ülkemiz iktidarının da çoğu kez bu dezenformasyonu kullanarak doğrudan taraf olması ve halkı yönlendirme çabası ülkemizi de savaşın bir tarafı olarak tehdit haline getirdi. [/et_pb_toggle][et_pb_toggle admin_label=”Ülkemiz” title=”Ülkemizde Yaşanan Gelişmeler” open=”off”] Baskı, gözetim, denetim ve isyan ülkemiz açısından da bu dönemi açıklayan anahtar kelimeler olarak ortaya çıktı. 11 yılı aşkın süredir iktidarda olan anlayışın yarattığı dönüşüm ve buna yönelen muhalefet ülke gündeminin temel belirleyenleri oldu. AKP iktidarının “ustalık dönemi” olarak adlandırdığı bu üçüncü iktidar dönemi, özünde kendisinden farklı düşünen, yaşayan ve yaşamak isteyen tüm kesimlere ve tüm kimliklere saldırılarını yoğunlaştırdığı bir dönem oldu. İktidarın siyasetinin temel dinamiği olan muhafazakâr yaşam tarzını ülkeye dayatma durumu, demokrasiyi çoğunluk diktasının bir aracı halini getirme ve seçim sandığına indirgeme yaklaşımı, kendisi gibi olmayan, düşünmeyen insanları tek tipleştirme çabası halkın büyük kesimini isyan noktasına getirdi. Sahte dijital deliller sunularak yapılan tutuklamalar, böcekler, telefon dinlemeleri toplumu sindirme, muhalif olan kesimleri susturma çabaları olarak karşımıza çıktı. İktidarın çalışanları değil piyasayı önceleyen yaklaşımının bir sonucu olarak artan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları ile bir yandan çalışanların mevcut hakları günden güne törpülenirken,bir yandan da pek çok işçinin, artık cinayet niteliğine bürünen iş kazalarında yaşamını yitirmesine neden oldu. 2012’den bu yana 2195 işçi iş kazalarında hayatını kaybetti. Kürtaj, sezaryen yasakları ile kadın bedenine kadar vardırılan düzenlemeler, kadın cinayetlerinin sayısındaki artış, kadın istihdamının önüne konulan engeller, doğrudan kadın meslektaşlarımızın da maruz kaldığı iş yaşamındaki eşitsiz uygulamalar iktidarın kadın kimliğine yaklaşımını da ortaya koyuyordu. Bir yandan insanların kimliklerine ve yaşam tarzına müdahale şeklinde gelişen bu politikalar, öte yandan insanların yaşamını sürdürdüğü kentlere, mekânlara, alanlara yöneldi. Yoksul insanların barınma hakkı göz ardı edilerek düzenlenen Afet Yasası ile uygulanan ve kentleri ranta açan kentsel dönüşüm projeleri, ekolojik yaşamı yok eden HES inşaatları, nükleer santral projeleri, binlerce ağaç kesilerek yapımına başlanan 3. köprü, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki başkanlık sarayı, Emek Sineması’nın sanatçıların tüm tepkilerine rağmen yıkılması iktidarın doğayı, yaşamı, kültürü ne denli önemsediğinin de göstergesiydi. ODTÜ’yle başlayıp ülkenin en saygın üniversitelerine ve akademisyenlerine yönelen hakaret ve tehdit niteliğindeki ifadeler eğitimli, düşünen, sorgulayan, aydın insanlara karşı iktidarın tahammülsüzlüğünü gösteriyordu. İktidar artık “düşünen insana düşman” diyebileceğimiz otoriter, baskıcı ve daha ötesi diktatöryal bir niteliğe büründü. “Hedefi 2023” olarak belirlemiş iktidar, hiç kuşkusuz 2013 Haziran’ında ciddi bir sendeleme yaşadı. Artık nefes alamaz noktaya gelmiş ülke insanı, Gezi Parkı’ndaki ağaçları söküp yerine Topçu Kışlası inşa etme ve AVM dikme niyetine, Cumhuriyet tarihinin belki de en büyük kalkışmasıyla yanıt verdi. Başlangıcı itibariyle Gezi Parkı direnişi olarak tanımlanan bu eylemler; özünde halkın AKP iktidarına ve politikalarına ve iktidarın başının “Ben bilirim” tavrına karşı birikmiş öfkesini bir başkaldırıya dönüştürdüğü, yeter hayatımıza karışma noktasında ortaklaşan, “Artık Yeter” eylemleriydi. Gezi’de dillenen haykırışın anlaşılmak yerine susturulmaya çalışılması, isimleri ölümsüzleşen gençlerimizin katledilmesine, onlarca insanın gözünü kaybetmesine, binlercesinin yaralanmasına, gözaltına alınmasına, şiddete zora maruz kalmasına sebep oldu. Bu acı yaşanmışlıklar yüreklerde yer ederken, bu kalkışma ülkeye ve ülke insanına dair yeni bir umudun yeşermesine de vesile oluyordu. Haziran isyanının özeti artık bu ülkede başta iktidar olmak üzere hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı/olamayacağıydı. Yıllarca duyarsız olmakla suçlanan ülke gençliği, başta İnternet ve sosyal medya olmak üzere yeni iletişim teknolojilerinin yarattığı tüm olanakları örgütlenmenin bir aracı olarak kullanıyor, yaşamları, özgürlükleri için ülkenin dört bir yanında sokakları dolduruyordu. Toplumda dayanışma ve mücadele ruhu yeniden vücut buluyor, toplumun değişik kesimlerinden insanlar birbirlerinin farklılıklarını zenginlik sayarak yan yana geliyordu. Bu yanyana geliş, TMMOB de dâhil olmak üzere demokratik kitle örgütleri ile halk arasındaki bağları güçlendiriyor, bu örgütlere var olan güveni ve sahiplenmeyi artırıyordu. Gezi, bu ülkede eşit ve özgür bir yaşam tahayyülünün mümkün olduğunu göstererek devrim niteliğinde bir dönüşüme öncülük ediyordu. Birliğimiz TMMOB ve Demokrat Mühendislerin toplumcu anlayışıyla beslenen meslek örgütümüz BMO da tam da bu noktada yaşamdan yana, insanın özgürlüğünün, özgünlüğünün kalkışmasını yaratan bu ülkenin aydınlık yüzleriyle birlikte alanlardaydı. Gezi’den sonra, iktidar yürüttüğü siyaseti daha da sertleştirdi. Kendisine oy veren ve “ülkenin yüzde ellisi” olarak tariflediği bu kesimi evde zor tuttuğunu ifade ederek neredeyse bir iç savaş kışkırtmacılığına soyundu. Gezi’deki doğa ve yaşam savunusunun öcü alınmak istenircesine, Yüzüncü Yıl Mahallesi halkının ve ODTÜ öğrencilerinin tepkilerine rağmen SİT alanı olarak belirlenmiş ODTÜ arazisini bir bayram gecesi iş makinalarıyla işgal edilerek yol yapımına girişildi. Ve 17 Aralık günü iktidar ikinci büyük darbeyi aldı. Üç bakanın oğluna yönelen rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, iktidar bloğunu oluşturan AKP ve Cemaat arasındaki MİT’in şekillendirilmesi üzerine başlayan ve dershanelerin kapatılması ile devam eden tartışmanın uzlaşmaz bir sürece evrildiğini gösteriyordu. Bir yandan devletin emniyet, istihbarat birimleri tarafından usulsüz olarak yapıldığı iddia edilen dinlemeler, öte yanda yürütmenin başına kadar uzanan yolsuzluk, rüşvet iddiaları, ses kayıtları ülkenin bugüne dek ne denli kirli bir iktidar koalisyonu tarafından yönetildiğini de gözler önüne seriyordu. Adil yargılama gerekçesiyle iktidarca yeniden yapılandırılmış HSYK’nın bir kez daha yeniden yapılandırılarak Adalet Bakanı’na bağlanması ve binlerce kişinin görevden alınması hukuka olan güveni ortadan kaldırdı. Emniyetteki görev değişiklikleri, ses kayıtlarına dair “montaj”dan öteye geçemeyen yalanlamalar, yolsuzlukların gerçekliğine ve üzerinin örtülmek istendiğine dair inancı güçlendirdi. Halk nezdinde güvenilecek hiç bir kamu kurumunun kalmaması, TMMOB gibi kamunun ve toplumun çıkarlarını esas alan özerk yapılara ihtiyacı daha da belirginleşti. [/et_pb_toggle][et_pb_toggle admin_label=”TMMOB” title=”TMMOB’ye Yönelik Saldırılar” open=”off”] İktidarın saldırılarından birliğimiz TMMOB de payına düşeni aldı. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlatılan DDK raporlarıyla, kanun hükmünde kararnamelerle başlayan saldırılar ve tasfiye girişimleri torba yasayla, yönetmelik değişiklikleriyle sürdürüldü. TMMOB’nin, Gezi’deki konumlanışı iktidar için bardağı taşıran son damla oldu. TMMOB’nin Gezi’deki tavrı özerkliğinin elinden alınması, TMMOB’nin siyasi iktidarın güdümündeki sıradan bir yapıya dönüştürülme çabasıyla karşılık buldu. Mecliste bir gece yarısı operasyonuyla, TMMOB’nin anayasal hak ve yetkileri elinden alınıp TMMOB’ye bağlı odaların mali ve idari denetimleri, ilgili bakanlıklara devredildi. Oda yöneticilerine yapılan ev baskınları ve gözaltılar, Maliye Bakanlığı’nın İMO’ya vergi denetimi yapmak istemesi, Mimarlar Odası ve İMO’da böcek bulunması iktidarın politikalarına engel teşkil eden TMMOB’yi fiili olarak bitirme niyetini açık ediyordu. [/et_pb_toggle][et_pb_toggle admin_label=”Mesleki” title=”Meslek Alanımızdaki Gelişmeler” open=”off”] Gezi’nin hemen ardından İnternet Yasası olarak bilinen 5651 No’lu yasada değişiklik öngören bir tasarıya girişilmesi, Gezi sürecinde bir türlü baş edilemeyen sosyal medyanın iktidar tarafından kontrol altına alınmak istendiğinin de göstergesiydi. 17 Aralık Operasyonuyla internette yayılan görüntü ve ses kayıtları bu süreci daha da hızlandırdı. İnterneti sansürleme ve bağlı olarak sanal ortamı denetim ve gözetim altına alma gayesiyle düzenlenen değişiklik tasarısı Cumhurbaşkanı’nın bazı maddelerle ilgili “kuşku”larına rağmen hukuki olmayan bir işleyişle yasalaştı. Yasadaki bu düzenlemeyle doğrudan TİB Başkanı’na erişim engelleme yetkisi verildi. Düzenlemeye göre Erişim Sağlayıcıları Birliği adında bir birlik oluşturulacak ve bu birliğe tüm servis sağlayıcılarının üye olması zorunluluğu getirilecekti. 2 yıla kadar internet trafiğiniz saklanabilecek, takip edilebilecek ve servis sağlayıcılardan herhangi bir sınıflandırmaya tabi tutulmadan internet trafiğinize dair bilgi talep edilebilecekti. TİB’in talep ettiği tüm bilgilere birlik cevap vermek zorunda olacak ve dolayısı ile internette attığınız her adımdan iktidar haberdar olabilecekti. MİT’ten çok sayıda personelin TİB’e aktarılmış olması da bu işin ne kadar önemsendiğini gösteriyordu. İnternet Yasası’nda yapılan bu son değişiklik,yaşamımızın her alanına müdahale eden iktidarın sanal ortamı da kontrol ve gözetimi altına alma gayesini açık bir şekilde ortaya koydu. Çalışma koşullarımızın daha da ağırlaştığı, bedelsiz fazla mesailerin, güvencesiz çalışmanın, taşeronlaşmanın bilişim meslek alanı dâhil olmak üzere tüm çalışma yaşamı için neredeyse yadsınamaz bir gerçek olarak kabul ettirildiği bu dönemde, teknik altyapıdan ve akademik kadrodan yoksun açılan yeni üniversitelerle mühendislik eğitimi niteliksizleştirilirken, sertifika programları daha da yaygınlaştırılıp mühendislik diplomasının alternatifi haline getirildi. Teknoloji Fakülteleri ve “uzaktan eğitim” gibi mühendislik öğretimi ve uygulamalarının temelini aşındıran düzenlemelerin ardından Teknik Eğitim Fakültesi mezunlarına “mühendis” unvanı verilmesinin de önünün açılması mesleğin vasıfsızlaşmasını hızlandırırken, pek çok insanın işsiz kalmasının veya ucuz iş gücü olarak istihdam edilmesinin de zeminini genişletti. Mesleki Yeterlilik Kurumu(MYK)’nın, yasal yetki sınırlarını aşarak meslek alanımızın belirlenmesine yönelik çalışmaları, diplomaları sertifikalara eşdeğer tutan bir anlayışı ortaya koyuyor ve meslek alanımızı daha büyük bir karmaşaya sürüklüyordu. Fatih (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) Projesi’nin kamu kaynaklarının nasıl harcandığına ve bakım idameye yönelik pek çok soru cevapsız bırakılarak uygulamaya konması eğitimi tablet kullanımına indirgeyen ve teknolojiyi eğitime önceleyen bir yaklaşımın dışavurumuydu. E-devlet çalışmaları kamu kurumlarının uygulamalarının sergilendiği ortak bir portalden öteye geçemedi ve yaygınlaştırılamadı. Dünyada ve ülkemizde yaşanan tüm bu gelişmeler artık yaşamın her alanına dokunan mesleğimizi kim için ve nasıl yapmamız gerektiğinin önemine de işaret ediyor. Ürettiğimiz teknolojinin bir araç olarak hangi ellerde ne amaçla kullanılabileceğinin bilincinde olmak, üretmek kadar önem teşkil ediyor. Dijital ortam bir yandan kişisel verilerimizin istihbarat birimlerine servis edilmesinin önünü açarken, öte yandan WikiLeaks örneğinde olduğu gibi toplumdan saklanan gerçekleri sergilemek için olanak sağlıyor. Kişisel verinin mahremiyeti ilkesini savunacak ancak bununla birlikte bilginin kamusal ve toplumsal niteliğini vurgulayacak bir mühendislik anlayışı daha fazla önem kazanıyor. Seslerini geleneksel medya üzerinden duyuramayan kitleler bilişim dünyasının onlara sağladıkları olanaklar sayesinde kendi haberleşme ortamlarını oluşturabiliyor. İnternet ve bu sayede sosyal medya baskıcı politikalara karşı birlikte tepki vermenin zeminini yaratan bir araca dönüştürülebiliyor. İşte bu noktada bilginin toplumsallığı konusunda farkındalık yaratma, İnternet dâhil yaşamın her alanında sansür, denetim ve gözetim uygulamalarına karşı politikalar oluşturma, bilişim teknolojilerinin toplumun çıkarları doğrultusunda araçsallaştırılması Demokrat Bilgisayar Mühendisleri’nin temel sorumlulukları olarak şekilleniyor. Meslek alanımızla doğrudan ya da dolaylı olarak ilintili tüm bu gelişmelere ilişkin yaptığımız tespitler ile çözüm önerileri yeni dönemdeki Demokrat Bilgisayar Mühendisleri çalışma programımızın ana omurgasını oluşturuyor. [/et_pb_toggle][/et_pb_column][/et_pb_row][/et_pb_section][et_pb_section fullwidth=”off”][et_pb_row][et_pb_column type=”4_4″][et_pb_blurb admin_label=”BMO Çalışmaları” title=”BMO Çalışmaları” url_new_window=”off” animation=”top” background_layout=”light” text_orientation=”left”]5651 sayılı kanunda yapılan değişiklikle İnternet’e getirilen sansüre karşı sessiz kalmamız düşünülemezdi. Değişiklik tasarısının gündeme geldiği ilk günlerden itibaren BMO olarak bu değişikliğe karşı itirazlarımızı yükselttik. Yaptığımız basın açıklamalarıyla bir yandan kamuyu aydınlatmaya, diğer yandan da tasarıyı oylayacak milletvekillerinin bu öneriyi reddetmelerini sağlamaya çalıştık. Yasa tasarısının TBMM’den geçmesinin ardından Cumhurbaşkanı’nı veto etmeye çağıran bir imza kampanyası başlattık.
Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun kendi yetki sınırlarını aşarak meslek alanımızı düzenlemeye kalkışması üzerine kurumsal düzeyde yürüttüğümüz görüşmeler sonuç vermeyince, mesleki haklarımızı korumak için yasal mücadele başlattık. 26 Şubat 2013 tarihli ve 28571 sayılı (Mükerrer) Resmi Gazete’de yayımlanan Ulusal Meslek Standartları hakkında Danıştay’a yürütmeyi durdurma istemiyle dava açtık. Dava sürecimiz henüz devam ederken, 14.09.2011 tarih 28054 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan benzer nitelikteki “Mekatronik Sistem Uzmanı” standardının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle, TMMOB tarafından açılan davada Danıştay Onuncu Daire yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Yeni kurulmuş bir meslek odası olarak en öncelikli konularımızdan birisi örgütlenme oldu. Oda örgütlülüğümüzü genişletmek, mesleki dayanışmayı artırmak amacıyla, birçok ilde ve üniversitede odamızı tanıtıcı etkinlikler ve toplantılar düzenlerken, meslektaşlarımızın sayısının görece fazla olduğu illerimizde temsilcilik çalışmalarını başlatarak 3 ilde temsilcilik açılışını gerçekleştirdik. Sırasıyla Bursa, İstanbul ve İzmir’de açılan BMO temsilcilikleri, oda örgütlülüğünün tüm Türkiye’ye yayılması ve meslektaşlarımızın odalarıyla kolaylıkla temas kurabilmeleri adına atılan en önemli adımlar oldu. Bunun yanı sıra, teknokentler gibi meslektaşlarımızın yoğun olarak çalıştıkları bölgelerde yapılan stand çalışmaları ve düzenlenen etkinliklerle de oda örgütlülüğümüzü genişlettik. Tüm bu çalışmaların meyvesi olarak, 1,5 yılda üye sayımız %33 oranında artış gösterdi. TMMOB tarafından açıklanan 2013 verilerine göre, TMMOB’ye bağlı 24 oda arasında 2013 yılında üye sayısı en çok artan oda olduk.
Örgütlenme çalışmalarının önemli parçalarından birisi, öğrenci üyelerimizin odaya kazandırılmasıydı. 8 Eylül 2012’de BMO 1. Genel Kurulu’nda verilen önergeyle oluşturulan BMO Öğrenci Komisyonu (BMO-Genç), çalışmalarına büyük bir hızla başlayarak sürdüren öğrenci üyelerimiz, birçok farklı ilde ve üniversitede öğrenim görmekte olan arkadaşlarına ulaşarak BMO örgütlülüğünü henüz öğrenci iken genişletmeyi görev edindiler. Genel merkezimizin bulunduğu Ankara’da ve temsilciliklerimizin bulunduğu illerde yapılan öğrenci üye toplantıları, tanışma toplantıları ve mesleki içerikli etkinliklerle oda çalışmalarının etkin bir parçası olan öğrenci üyelerimiz geleceğe dair umudumuz oldular.
Bir meslek örgütü olarak gerek üyelere, gerekse kamuya ulaşmanın yollarından birisi de çıkarılan yayınlardan geçiyor. Bilişim teknolojilerinde uzmanlaşmış bir mesleğin örgütü olarak bu teknolojilerin bize sağladığı web’i, e-posta listelerini ve sosyal medyayı kullanarak sesimizi duyurmayı kısmen başarabildiğimizi düşünsek de, süreli ve düzenli bir yayının eksikliğini hissetmekteydik. Bu eksikliği giderebilmek amacıyla ilk adımı attık, BM-Dergi’nin yayın hayatına başlamasını sağladık. Hem sosyal hem de teknik içeriğiyle doyurucu bir bilgi ve haber kaynağı olmasını planladığımız BM-Dergi, 3. sayısına ulaştı ve her sayısında hem meslektaşlarımızdan hem de toplumun diğer kesimlerinden olumlu tepkiler aldı. BM-Dergi’nin yayın hayatı başarısının yükselerek sürmesi için çalışmaya devam edeceğiz.
Bilgisayar mühendisleri olarak mesleğimizi ve çalışma alanımızı doğrudan ilgilendiren güncel konulardan bir başkası, ülke genelinde çeşitli disiplinlerde gün geçtikçe sayıları artmakta olan uzaktan eğitim programları oldu. Uzaktan eğitim programlarının mühendislik öğretiminin temel mesleki ve bilimsel gereksinimlerini karşılaması konusunda taşıdığımız kaygılardan dolayı, konuyu tüm tarafların görüşlerini belirtebileceği bir ortamda bilimsel yöntemlerle değerlendirebilmek amacıyla 15 Aralık 2012’de Uzaktan Eğitim ile Mühendislik Eğitimi Çalıştayı düzenledik. Çalıştayın ardından konuyu birliğimiz TMMOB’nin gündemine taşıdık. TMMOB bünyesinde oluşturulan bir komisyonda odamız üyeleri aktif görev alarak konunun kapsamlıca ele alınması ve bir rapor hazırlanması için çalışma yürüttüler.
Üyelerimizin sayıca ezici çoğunluğunu ücretli çalışan meslektaşlarımızın oluşturması nedeniyle, iş yaşamında karşılaşabilecekleri hukuksal sorunları göz ardı edemezdik. Ülkemizdeki ve dünyadaki mevcut ekonomik düzende ücretli çalışanların sürekli hak kayıplarına uğramaları, fazla mesailerle sömürülmeleri, ödenmeyen tazminatlar, usulsüz işten çıkarmalar adeta olağan uygulamalar haline gelmişken meslek örgütü olarak tüm bu sorunlarla karşılaşan üyelerimizin başvurabileceği bir hukuki destek hizmeti başlattık.
Hukuki destek birimimizde ağırlıklı olarak sözleşmeler, özlük hakları, işten çıkarma uygulamaları, mühendis asgari ücreti uygulamaları soruldu.
Hukuk alanıyla ilişkili olarak yürüttüğümüz bir başka önemli faaliyetimiz ise bilişim hukuku ve bilirkişilik eğitimlerimiz oldu. Sahte dijital delillerle yürütülen davalarla ülkenin gündeminin belirlendiği, yüzlerce insanın bu delillerle dört duvar arasına atıldığı, bilişim alanında yetkin olmayan kişilerin mahkemelere bilirkişi raporları sunduğu böyle bir dönemde bu çalışmayı yürütmek sadece mesleki değil aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak ortaya çıkmıştı. Bu mesleki ve toplumsal sorumlulukla düzenlediğimiz bilişim hukuku seminerlerine onlarca meslektaşımız katılarak geniş bilgi sahibi olurken, bilirkişi eğitimlerini tamamlayarak yetki belgelerini almaya hak kazanan meslektaşlarımız da hukuksal düzlemde mesleğimizi temsil etmeye, adaletin yerini bulması için bilimsel ve mesleki yetkinlikle hazırlanmış bilirkişi raporlarını mahkemelere sunmaya başladılar.
Kamuda çalışan meslektaşlarımızın, kamuya girişte veya çalışma hayatında karşı karşıya kaldıkları sorunları değerlendirmek için toplantılar gerçekleştirdik. Devlet Personel Başkanlığı, ÖSYM gibi kurumlara bilgi edinme kanunu kapsamında bilgi talepleri gönderildi. KPSS başvurularında meslektaşlar aleyhine işletilebilen özel nitelik kodları ile ilgili olarak çalışma yapıldı. Kamu çalışanlarının hakları ve BMO’nun Kamu Çalışanları ile ilgili olarak hazırladığı Basın Açıklaması üyeler ve medya ile paylaşıldı.
[/et_pb_blurb][/et_pb_column][/et_pb_row][/et_pb_section][et_pb_section fullwidth=”off” background_color=”#8ba5bf” inner_shadow=”off” parallax=”off”][et_pb_row][et_pb_column type=”4_4″][et_pb_blurb admin_label=”Çalışma Başlıkları” title=”Çalışma Başlıkları” url_new_window=”off” animation=”top” background_layout=”light” text_orientation=”center”] Demokrat Bilgisayar Mühendisleri olarak, Bilgisayar Mühendisleri Odası’nın 2. Döneminde hayata geçirmeyi planladığımız çalışmaları aşağıdaki başlıklarda topladık. Üyelerimizin katkı ve katılımlarıyla, hep birlikte hayata geçirmeyi umduğumuz bu çalışmalar, mesleğimizin ve Odamızın geleceği için büyük önem taşıyor. [/et_pb_blurb][et_pb_toggle admin_label=”Eğitim” title=”Eğitim” open=”off”] Dünyada ve ülkemizde üniversite eğitimi akreditasyon ve Bologna süreci gibi programlarla, “üniversite – sanayi iş birliği” adı altında yürütülen politikalarla piyasalaştırılmakta; “standartlaştırma” ve “kalite” gibi kavramlarla eğitimin bilimsel niteliği yok edilmektedir. Ülkemiz özelinde ise akademik ve teknik alt yapısı oluşturulmadan açılan bölümlerle, teknoloji fakülteleriyle, teknik eğitim fakültesi mezunlarına mühendislik ünvanı verilmesiyle, kar odaklı uzaktan eğitim programlarıyla bilgisayar mühendisliği niteliksizleştirilmekte, bilgisayar mühendisliği diploması değersizleştirilmekte ve meslektaşlarımız sertifikalara mahkum edilmektedir. Bu süreci karşı bütünlüklü bir mücadelenin yanı sıra, aşağıdaki başlıklarda çalışmalar yürütülecektir.- Türkiye’de bilgisayar mühendisliği eğitiminin güncel durumunu kapsamlı bir şekilde inceleyen eğitim raporu hazırlanacak, uzmanların ve akademisyenlerin katkılarıyla nitelikli ve bilimsel bir eğitim için öneriler geliştirilecektir.
- Meslek içi eğitim programı üyeler, akademisyenler ve uzmanların görüşleriyle geliştirilecek ve zenginleştirilecektir.
- Meslek içi eğitim uygulamalarının, başta Oda birimleri olmak üzere diğer illere, iş yerlerine ve üniversitelere yayılması için çaba gösterilecektir.
- Bilgisayar mühendisliği hizmetlerinin belirlenmesi ve meslek alanının tanımlanması amacıyla, uzmanlardan ve akademisyenlerden oluşan bir komisyon oluşturulacaktır.
- Meslek alanımızdaki kamu, özel ve diğer tüm bileşenlerle çalışanların haklarını gözeten, kamu yararını öne çıkaran bir anlayışla ortak toplantı, çalıştay ve etkinlikler düzenlenecek, raporlar oluşturulacaktır.
- Yapılan çalışmalar ve yürütülen tartışmalar ışığında, ilgili yasa ve yönetmelik düzenlemeleri için çalışmalar başlatılacaktır.
- TMMOB ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanan program kapsamında belirlenen mühendislik asgari ücretinin daha geniş kapsamda uygulanması için girişimlerde bulunulacaktır.
- Meslektaşlarımıza verilen hukuki destek hizmeti, artırılarak sürdürülecek, “İş Hukuku” seminerleri yaygınlaştırılarak devam edecektir.
- Meslek alanında aynı sorunları yaşayan çalışanların bir araya gelebileceği ve çözüm önerileri geliştirebileceği etkinlik ve forumlar düzenlenecektir.
- Meslek hastalıkları konusunda farkındalık yaratan, bilgilendirici yayın ve seminerler düzenlenecektir.
- Çalışma ortamı koşulları ve standartları konusunda çalışmalar yürütülecek, konuyla ilgili üyelerimize ve iş yerlerine bilgilendirme faaliyetlerinde bulunulacaktır.
- Kamuya personel alım süreci, kamu personelinin çalışma koşulları, sorunları, personel politikaları üzerine kamu çalışanı üyelerimizin katkı ve katımlarıyla uzun vadeli bir program hazırlanacak ve bu kapsamda faaliyetler yürütülecektir.
- Bilgisayar Mühendisleri Profil araştırması düzenlerek, ülkemizde bilgisayar mühendisliğin durumu hakkında detaylı bir rapor hazırlanacaktır.
- Ülke çapında İl ve İlçe temsilciliklerinin açılması için çalışmalar sürdürülecektir.
- İş yeri ve iş bölgesi temsilcilikleri açılacak ve yaygınlaştırılacaktır.
- BMO üyelerinden gelen talep doğrultusunda komisyonlar oluşturulacak, komisyon çalışma koşulları ve ihtiyaçları için gerekli düzenlemeler hayata geçirilecektir.
- Tecrübeli meslektaşlarımızın birikimlerini genç meslektaşlarımızla paylaşabileceği ortamlar yaratılacak, bu sayade mesleğimizin bir sözlü ve yazılı arşivini oluşturmak üzere adımlar atılacaktır.
- Yeni dönemde yeniden öğrenci komisyonunun oluşturulması ve gelecek talepler doğrultusunda işlemesi,
- Öğrencilerin ve bm eğitiminin sorunlarıylarla alakalı öncelikle üniversitelerde oturumlar, forumlar, çalıştaylar düzenlenmesi,
- Üniversitelerde düzenlenen etkinliklerden sonra, alınacak geri dönüşlere uygun olarak Türkiye geneli bir öğrenci kongresi düzenlenmesi,
- Öğrencilerin ihtiyaçlarına uygun olarak eğitimler düzenlenmesi,
- Öğrencilerin odanın diğer komisyonlarında aktif görev almasının sağlanması,
- Özgür yazılımın kullanımının yaygınlaştırılması, piyasa tekeline maruz kalan öğrencilerin özgür yazılım alternatifini görmesinin sağlanması.
- Yayını devam etmekte olan BM Dergi’nin içerik kalitesini arttırmak ve yaygınlaştırmak üzere çalışmalar yürütülecektir.
- Meslek alanımızla ilgili başlıca yayınların Türkçeleştirilmesi ve basılı hale getirilmesi sağlanacaktır.
- Meslektaşlarımızın özgün teknik ve sosyal içerikli yayınlarıyla, bilgisayar mühendisliği alanındaki Türkçe kaynakların sayısı artırılacak ve ülkemizde bilgisayar mühendisliğinin tarihçesini oluşturulacaktır.
- Sosyal medya ve diğer dijital medya araçları, bu kapsamda daha etkili bir şekilde kullanılmak üzere değerlendirilecektir.
- Öncelikle büyük ölçekli kamu projelerinin meslektaşlarımız ve vatandaşlarımız adına takibi gerçekleştirilecek, dönemsel olarak durum raporu oluşturulacaktır.
- Özgür yazılım anlayışının ve teknolojilerinin yaygınlaştırılması için çaba gösterilecektir.
- Dünya’da İnternet erişimi temel haklar arasında yer alırken, ülkemizde yürürlükte olan sansür ve gözetim yasasının değiştirilmesi için etkin mücadele yürütülecektir.
- Ülkemizde abone sayısı 30 milyonun üstünde olmasına karşın, sayısal uçurum artmaktadır. İnternet erişiminin hızlı, kaliteli, ucuz ve güvenli olarak sağlanması için çalışmalar yürütülecektir.
- İnternet’in yaygınlaşmasıyla, İnternet özel şirketler ve devletler tarafından kişisel verilere ulaşmak ve bu verileri depolamak amacıyla kullanılmaya başlamıştır. Başta veri koruma araçlarının kullanımı yaygınlaştırmak olmak üzere, dijital gözetime karşı her türlü çalışma ulusal ve uluslararası işbirlikleriyle etkin bir biçimde yürütülecektir.
- Bilişim alanında araştırma ve geliştirme faaliyetleri teknolojik gelişme açısından önemli bir yer tutmaktadır. Kısa vadeli, sadece kâr odaklı AR-GE faaliyetleri yerine uzun vadeli, insan ve toplum odaklı AR-GE faaliyetlerinin yaygınlaştırılması için akademi ve sektör bileşenleriyle ortak çalışmalar yürütülecektir.
- BMO bünyesinde bilimsel etkinliklerin düzenlenmesi ve yayınların hazırlanması amacıyla bir Bilim Kurulu oluşturulacaktır.
- Bilim Kurulu’nun koordinatörlüğünde, bilimsel yayınların üretilmesi için girişimlerde bulunulacaktır.
- Bilim Kurulu’nun koordinatörlüğünde, uzmanlık alanlarında çalıştaylar düzenlenecektir.
- Kadın mühendislerin meslek hayatına katılımda ve meslek hayatında yaşadıkları zorlukların yanı sıra, uğradıkları baskı ve ayrımcılığa karşı etkin mücadele verilecektir.
- Dijital deliller ve bu delillerin değerlendirildiği bilirkişilik faaliyetlerinin önemi, hayatın dijitalleşmesiyle birlikte artmıştır. Dava süreçlerini etkileyen bu konulara hakkında bilimsel temelde, sağlıklı bir yaklaşım üretilmesi için ilgili hukuk birimleriyle yapılacak ortak çalışmaların yanı sıra, ülke geneline yaygınlaştırılması hedeflenen “Bilişim Bilirkişiliği” eğitimleriyle kamusal sorumluluğumuzu yerine getirmek üzere çalışmalar yürütülecektir.
- Bilişim Hukuku alanında bilgisayar mühendislerinin çalışma hayatı ve çalışma biçimlerini etkileyen düzenlemeler konusunda aktif görev almaya devam edilecektir. Bilişim Hukuku ile ilgili olarak kamuoyunu aydınlatma ve farkındalığın artmasını sağlayacak sosyal etkinlikler gerçekleştirilecektir.
- Bilgi ve iletişim teknolojilerini ekonomi, üretim ve örgütlenme süreçler, hukuk, bilim, tıp, psikoloji vb. alanlardaki etkileri ve bu alanlarda bilgi ve iletişim teknolojilerinin değerlendirilmesi amacıyla düzenlenecek etkinlik ve yayınlarla, meslektaşlarımıza daha bütünlüklü bir bakış kazandırırken, diğer disiplinlerin de mesleğimiz ile ilgili konuları odak alan çalışmalar yürütmeye teşvik edilmesi hedeflenmektedir.
- Teknik ve örgütsel faaliyetlerin yanı sıra, üyelerimize yönelik sosyal ve kültürel faaliyetler de düzenlenecektir.
Dünya bir kriz döneminden geçiyor. Bir ekonomik-toplumsal kurtarıcı olarak görülen yeni teknolojik gelişmeler; bir yandan toplumları baskı ve gözetim silahı olarak kullanılırken, diğer yandan kitlelerin elinde güçlü bir muhalefet aracına dönüşebiliyor.
Teknolojik gelişmenin, sermayenin küreselleşmesinin önleyemediği ekonomik krizler, ülkeleri hızla bildiğimiz anlamıyla demokrasinin ötesine savururken; insanlar başka bir dünya için seslerini yükseltiyor.
Ülkemizde ise devlet tüm organlarıyla tam bir krizin içerisinde. İnsanların akıllarıyla dalga geçilen bir dönemden geçiyoruz.
İktidar güçleri dün muhalefete karşı kullandığı teknolojik takip ve dinleme silahını; bugün birbirlerine çevirmiş durumda. Yolsuzluklar, hukuksuzluklar bir bir ortaya saçılırken, hukuk iktidarın oyuncağına dönüşüyor; devleti tekrar “dik” hale getirmek adına Türkiye tarihinde görülmemiş bir sürgün furyası başlatılıyor. Gezi Direnişinde baş edemedikleri sosyal medyayı tahakküm altına almak, İnternet trafiğini gözetlemek, iktidarın iç savaşıyla ortaya dökülen belgelerin yayılmasını engellemek için tüm hak ve özgürlükleri bir kenara iterek İnternet sansürünü güçlendiriyorlar.
İşte bu noktada yalnızca toplumun çıkarlarını savunacak ve bunun için iktidarın tüm baskılarına rağmen kararlılıkla mücadele edecek yapıları savunmak, sahiplenmek zorunlu hale geliyor.
Bugün artık yaşanabilir bir ülke isteminde olan insanların,birbirlerinden başka dayanakları kalmamıştır. Gezi’de somutlanan bu yanyana geliş artık tarihsel bir sorumluluk olarak kendisini ortaya koymaktadır.
Unutmayalım:
TTB’nin yasasından “kamusal faydayı esas alır” ifadesinin çıkarılmasının bir nedeni vardır.
Hukukçu derneklerine “terörist örgüt” muamelesi yapılmasının bir nedeni vardır.
TMMOB’yi yetkisizleştiren,işlevsizleştiren düzenlemelere gidilmesinin bir nedeni vardır.
Neden basittir:
Gezi’de bizlerin yanında sağlık ekipleriyle Türk Tabipler Birliği vardır.
Gezi’de bizleri Barolar Birliği’nin avukatları savunur.
Gezi’de TMMOB ve bağlı odalar bizlerin sığınıkları olur, kadroları bizlerle birlikte direnişe koyulur.
TMMOB’ye yönelik saldırılar boşa değildir. TMMOB iktidar için gül bahçesindeki dikendir.
Gezi Parkı’nın yerine AVM dikilmesine TMMOB karşı durur.
AOÇ arazisi talan edilerek, padişaha saray yapılmasına TMMOB karşı durur.
SİT alanı kabul edilmiş ODTÜ ormanından yol geçirilmesine, boğazdaki ağaçlar katledilerek köprü yapılmasına TMMOB karşı durur.
Yoksul mahallelerinin kentsel dönüşüm adı altında ranta açılmasına TMMOB karşı durur.
Kamu kurumlarının “babalar gibi” satılarak özelleştirilmesine TMMOB karşı durur
Yaşamı tehdit eden nükleer santrallere, doğayı yok eden HES’lere TMMOB karşı durur.
Mesleğimizin MYK tarafından küçültülmesine, internete sansür getirilmesine, sanal ortamın tahakküm altına alınmasına TMMOB karşı durur.
İşte bu yüzden; TMMOB’nin özerkliği elinden alınmak istenmektedir.
İşte bu yüzden; TMMOB bakanlık tarafından denetlenmek istenmektedir.
İşte bu yüzden; Gezi’de direnen bu ülkenin aydınlık yanında saf tuttuğu için TMMOB yok edilmek istenmektedir.
Ve işte bu yüzden; her koşulda toplum çıkarını savunması için yasayla kurulmuş TMMOB ve mesleğimiz özelinde BMO karanlığa terkedilemeyecek kadar önemli yapılardır.
Zorlu bir dönem bizleri bekliyor. Bu ülkenin insanları, 2013 Haziran’ında, bulutların üstünde yapılan siyaseti sokağa indirerek; “Biz Varız!” demiştir. Kendi gücünü görmüş ve göstermiştir. Başka bir dünyayı, başka bir Türkiye’yi kendi elleriyle kurabileceğini anlamış ve anlatmıştır. İşte bu zorlu dönemi aşacak, yarını kuracak bu aydınlık iradedir.
Bu iradeye olan inanç ve umudumuzla;
Kamudan yana, toplumcu bilişim politikaları için,
Sansürsüz ve gözetimsiz bir yaşam için,
Diplomalarımızın, sertifikalara; bilimin, piyasaya yenilmemesi için,
Bedelsiz fazla mesailerle emeğimizin sömürülmemesi, hak mücadelesi için,
Vasıfsızlaştırmaya karşı, nitelikli üniversite eğitimi için,
Meslek onurumuza, odamıza sahip çıkmak için,
Bu ülkede özgür ve eşit bireyler olarak yaşamak için,
Çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için,
Gezi’de yeşerttiğimiz düşü Odamızda büyütmek için,
Güneşin gökyüzünden hiç eksik olmadığı bu güzelim ülkeyi karanlığa teslim etmemek için,
Tüm üyelerimizi biz olmaya,
Demokrat Bilgisayar Mühendisleri ile birlik olmaya çağırıyoruz!
Geleceği derlemeye var mısın?
Biz varız!
[/et_pb_blurb][/et_pb_column][/et_pb_row][/et_pb_section][et_pb_section fullwidth=”off” background_color=”#ffffff” inner_shadow=”on” parallax=”off”][et_pb_row][et_pb_column type=”4_4″][et_pb_cta admin_label=”Call To Action” button_url=”http://demokratbm.org/2-donem-calisma-programi/” button_text=”BMO 1. Dönem Çalışma Programı” use_background_color=”on” background_layout=”light” text_orientation=”center” background_color=”#7EBEC5″ /][/et_pb_column][/et_pb_row][/et_pb_section]