13 Mayıs 2014 günü Manisa’nın Soma ilçesinde Soma Holding tarafından işletilen madende gerçekleşen patlamayla, Türkiye’de bugüne kadar yaşanan en büyük iş cinayeti gerçekleşti. Açıklamamızın yazıldığı sırada resmi açıklamalara göre 298 maden işçisi yaşamını yitirdi; arama-kurtarma çalışmalarına katılan ekiplerin ve işçilerin beyanlarında ise sayının bundan çok daha fazla olduğu ortaya konuyor. Ne yazık ki Türkiye madenlerde yaşanan iş cinayetlerine yabancı değil. 1992’de Zonguldak Kozlu’da yaşanan iş cinayetinde 263 madenci katledilmiş, ölenlerin bazılarının bedenlerine olaydan 2 yıl sonra ulaşılabilmişti. Geçtiğimiz 10 yıl içinde de Zonguldak’ta, Bursa’da, Soma’da ve daha birçok yerde bulunan madenlerde yaşanan iş cinayetlerinde onlarca işçi katledildi. İşçi Sağlığı İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre Türkiye’de 2013 yılında tüm iş kollarında yaşanan iş cinayetlerinde katledilen işçilerin sayısı 1235. Üstelik bu sayı sadece kayıt altına alınabilen ölümlerin sayısı. Kayıt dışılığın, taşeronlaşmanın, sendikasızlaştırmanın kol gezdiği sektörlerde yaşanan iş cinayetlerinin birçoğundan belki haberimiz bile olmuyor. 13 yaşında işyerinde pres makinasının başını ezmesiyle yaşamını yitiren Ahmet Yıldız’ı hastaneye getiren patronu, olayın trafik kazası olduğunu iddia ediyordu. Soma’da yaşanan katliamın ardından 2 günden fazla zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ madende kaç işçinin olduğu açıklanmış değil. Devletin resmi kurumları birbirinden farklı açıklamalar yapıyor. Bu durum, katliamın yaşandığı madende de hukuksuz işler yapıldığını kanıtlar nitelikte. Kâr hırsıyla yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak çalıştırılan işçiler, yerin yüzlerce metre altında ya kurtarılmayı ya da bedenlerinin dışarıya çıkarılmasını beklerken devletin üst düzey yetkilileri madende katledilen bir gencin 15 değil de 19 yaşında olduğunu ispatlama yarışına girişiyor.

İş Kazası Değil, İş Cinayeti!

Sendikalar ve meslek örgütleri, gerekli işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerinin alınması ve yasal düzenlemelerin yapılması konusunda 10 yıldan uzun süredir AKP hükümetlerini uyarmaktaydı. AKP ise bu süreçte taşıyıcısı olduğuo neo-liberal ekonomi politikaları doğrultusunda iş yaşamında yaptığı her yasal düzenleme ile esnek çalışmayı, taşeronlaşmayı, sendikasızlaştırmayı artırdı. İşçi sağlığı iş güvenliği konusunda alınacak önlemleri ve denetimleri de özelleştirme yoluna gitti. Bunların sonucunda Soma katliamı gerçekleşti. Türkiye’nin her yerinde katliamı protesto etmek isteyen insanlar sokaklara dökülüyorlar. AKP hükümeti ise, suçluluk psikolojisiyle, bir halkın yas tutmasına bile izin vermeyerek kolluk kuvvetlerini acılı insanların üzerine saldırtıyor. Polisin sıktığı biber gazı, plastik mermilerin yanı sıra, Soma’yı ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan protestolara tahammül edemeyerek yakınını kaybetmiş bir genci yumrukluyor, danışmanı başka bir acılı vatandaşı yerlerde tekmeliyor. Soma’da yaşanan katliam, sermaye düzeninin Türkiye’de geldiği aşamanın bir sonucudur. Katliamın sorumluları, bu düzenin ayrılmaz parçaları olan, üç kuruş daha fazla kâr elde etmek için işçilerin yaşamını hiçe sayan Soma Holding yöneticileri ve onların işbirlikçileri olan AKP yöneticileridir. Türkiye tarihinde gerçekleşen en büyük iş cinayetinin birinci dereceden sorumlusu olan AKP Hükümeti en kısa sürede istifa etmelidir. Katliamın gerçekleşmesinde sorumluluğu bulunan tüm yetkililer yargı önüne çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır. Acımız büyük; çünkü yüzlerce canımızı toprağa verdik. Öfkemiz büyük; çünkü biliyoruz ki gerekli önlemler alınmış olsa canlarımızı kaybetmeyecektik. Katliamın sorumluları hesap verene kadar acımız ve öfkemiz dinmeyecek. Çünkü biliyoruz ki bu katliamın hesabı verilmezse, gerekli işçi sağlığı iş güvenliği önlemleri yine alınmayacak ve yeni iş cinayetleriyle karşılaşmaya devam edeceğiz. Demokrat Bilgisayar Mühendisleri olarak bu davanın ve kavganın takipçisi olacağımızı bildiriyor, başta Soma’da yakınlarını yitirenlerimiz olmak üzere halkımızın acısını paylaşıyoruz.